İSLAMİYETİN  AYDINLANMA– VE– ORTA ÇAĞI

İslamiyet’in Aydınlanması ve Ortaçağı hala devam ediyor

                Bildiğimiz ortaçağda Hıristiyanlık kendi karanlık çağını bilgiye ve bilime karşı doğunun zengin medeniyetine sahip olmak için haçlı seferleri düzenlerdi. Küçük ortaçağ krallarını Papazların birleştiriciliğinde batıdan doğuya büyük bir ordu ile Tekrar Kudüs’ü almak için akınlar yapardı.

                Artık batı medeniyeti zenginleşti. Büyük kralları ve imparatorlukları yeniden kurdu. Önce Britanya güneş batmayan uygarlığını yarattı. Kömürün gücü buhar makinesinin icadı ile dünyayı küçük sömürgesi yaptı. Sonrasında yeniden paylaşım savaşında doğunun fakirleşen Uygarlıktan uzaklaşan doğu bilime ve bilgiye set çekince tüm teknolojik üstünlüğünü batıya kaptırdı. Oysa ilk surları parçalayan kaleleri yerle bir eden topları Osmanlı döktürmüştü. Batının bilim insanlarını kendi içinde devşirme usulü ile kendi Uygarlığını zenginleştiriyordu. Batı kendi içinde haçlı savaşları ile elde edemediği zenginliğini kendi içine dönerek Hıristiyan felsefesi yerine bilim ve insan felsefesini koyarak ortaçağdan çıkış yollarını önce buharın gücünü sonra motor gücünü elektrikle ve petrolle güçlendirerek Uygarlığın ışığını eline geçirmiştir.

                 Doğunun elinde İslam felsefesi  ve ellerindeki topraklar kalmıştır. Batı elektriği her yerde elde edebilirken; batı petrole bağımlı teknolojisi Arap diktatörlerini besleyerek İslam ülkelerinin ilerlemesinin önüne geçmiştir. Böylece Arapların zengin petrol yatakları ile elde ettiği finansını toplumları baskı altına alarak durağanlaştırmıştır. Böylece batı elde ettiği ürünleri doğu ve Arap kültürüne satarak Şeyhler derebeylerin şatoları  gibi en yüksek kulelerde altından yapılmış sırça  köşklerde yaşarken aynı zamanda İslamiyet’in bilimden uzaklaşmasını islamiyeti sadece ritüellerle yaşayan kendi kör gerici vahhabi mezhebine mahkum etti.                                                                 sh(1)

Şeyhler toplumlarını petrol zenginliğini kullanarak üretim yapmadan yaşamaya sanki savaş ganimeti dağıtır gibi petrol paralarını kendi ailelerine ve yandaş sınıflara dağıtarak üretmeden tüketen asalak bir yaşama alıştırdı. Toplumlar karnı doyduğu sürece sürüleşir. Petrol zenginliği tüm Arapların kendilerine ekonomik olarak bağımlı yapmaya asalak ve fakir bir yaşama mahkum ettiler. Bu nedenle Araplarda ne milliyetçiliğin gelişmesine nede bilimsel bilgiye ihtiyaç duyuldu. Ekonominin ihtiyacı olan ekonomik fazlayı hiçbir üretim yapmadan petrolün sayesinde sağlarken aynı zamanda hafiye sistemi ile kendi rejim anlayışına karşı çıkanı idam ederek toplumun üstüne ölü toprağını serpiyordu.

Batı elektrik ve petrol enerjisi ile üretimlerini artırırken doğu fakirleşiyor hiçbir üretim yapamadığından batının pazarı aynı zamanda savaş taktiklerini savaş malzemelerinin kullanıldığı bir alan olarak kullanıyordu. Batı;  Arap Şeyhlere teknoloji, araba, savaş aletleri ve uçakları satarken aynı zamanda içindeki radikal grupları da silahlandırıyordu. Diktatörler düşmansız yaşayamayacağı için kontrollü bir şekilde radikal örgütleri kendi besliyordu. Böylece doğu toplumlarının kendi belalısını kendi içinde yaratarak batı kendi Uygarlığının  düşmansız bir şekilde üretimini artırarak kendi burjuvazisinin istediği şekilde yönlendiriyordu.                                                                     

          Batı Komünizmi kendi içinde eritip, komünist devletlerle barıştıktan sonra kendilerine yeni düşman yaratmak zorundaydılar. Bunun içinde Ortadoğu’daki petrol zenginliğini elde etmek için bu toprakları ilhak etmeden kullanmak ve aynı zamanda Doğu özelikle İslami medeniyetin kendilerine rakip olmaması için motor elektronik ve atom gücüne sahip olmaması için kontrollü bir şekilde Diktatörleri yönetmeye ve Ortadoğu paylaşmaya başlamışlardı Böylece Amerika ve Rusya kendi sahası gördüğü Ortadoğu coğrafyasını paylaşarak; kontrollü bir şekilde  açık bir savaş yapmaya başlamışlardı

Ortadoğu tekrar ortaçağdaki gibi tekrar işgal edilmeye batı bir anda birlik olup oradaki güçleri dize getirmeye tekrar başlamıştı. Bu petrol hala Arap ülkelerinde çıkmaya devam ettikçe İslamiyet’in katı ve dışlayıcı vahabi geleneği İslamiyet üzerinde  kara bir örtü olarak devam edecektir. Oysa Osmanlı (gücünün zirvesindeyken) bırak kendinden olmayan mezhepleri yok etmeyi  Hiristiyan kiliselerinin aynen devam etmesini sağlarken;  Şimdiki Avrupa da Camilerin açılması gibi kiliselere müsamaha etmiştir. Bu Osmanlının gücünü gösterir. Oysa bırak şu anda kendi içinde başat bir mezhebin kendini diğer mezheplerin yönetmesine bile tahammülü olmadığı gibi Osmanlı gibi  Osmanlının torunlarının bile  herhangi bir kilisenin yeniden açılmasına da izin verilmemektedir.                 

                Bu tahammülsüzlük bu herkesi ve her şeyi kendine benzetme gücündeki güçsüzlük kendinden küçük olanları yok ederek ayakta kalmaya çalışmaktadır.  Kendi kendine benzeyerek  büyüme arzusu Ortadoğu da mezhepler savaşına birbirini yok etmesine İslamiyet’in kan gölüne dönmesine neden olmaktadır. Ve buna karşı Suudi Arabistan kendinden yana olanları finanse eden daha çok da elindeki finans gücünü yine Avrupa’yı  finanse etmeye devam ederken savaş oyunlarında hep seyirci kalmakta ama el altından kendine yakın örgütleri ve devletleri finanse etmeye kendi ideolojisini sürdürecek şekilde devletleri biçimlendirmeye devam etmekte ama hiçbir zamanda orta doğuda ki yangını söndürmek için hiçbir çaba göstermemektedir. Osmanlı’nın güçlü zamanlarında Avrupa da ki huzurluk ve anlaşmazlıklardı Fransa’nın yada diğer Avrupa ülkelerinin Osmanlıyı yanlarına çektikleri yada davet ettikleri gibi şimdi Ortadoğu da ki Müslüman ülkeler Amerika’ya hemen savaşta yanlarına çekmeye beraber yanlarında savaşa davet etmektedir

                Arap baharı ile eskimiş diktatörleri Amerika’nın Obama’nın ılımla politikası : BOB Projesi ile İslam ülkeleri  dize getirilmiş iktidar bölüşümü ve yeniden yerel güçlerin eline geçirerek güçsüz iktidarların eline vererek,  Avrupa’yı petrolle tehdit edecek ve  kafa tutacak Kaddafi gibi diktatörler ortadan kalkmıştır. En son Suriye nin parçalanması ile süreç tamamlanacaktı. Ama Amerika nın şahin kanadı tekrar ülkenin başına geçmiştir.                                                                               

                 İslamiyet’in Aydınlanma ve ortaçağı devam etmektedir. Hala basiretsiz liderleri şatolarda , saraylarda,  gökdelenlerde yaşarken;  Avrupa ve Uzak doğu ile Uzayda yer paylaşımı yapmaktadır. Ama Ortadoğu da toprak paylaşımı yapmakta büyük ağabey gibi Amerika gelip sen kimyasal silah attın sen orayı işgal ettin diye orta doğuyu kan gölüne çevirmektedir. Ölenler öldürülenler Müslüman biri başka mezhepten diğer başka milletten diye birbirlerini öldürtürken yine bombalanan ülke İslam ülkesidir. Savaş İslamiyet üzerinde yönetilmekte film senaryosu İslam ülkelerinde çekilmekte ama diğer İslam Ülkeleri benim mezhebimden olanları koruyor diye alkış tutmaktadır. Ölen Öldürülen Müslüman kanıdır.

                 Buna hiçbir batılının müdahil olmaması gerekirken kendi içimizde çözemediğimiz sorunları Avrupa silahları ile bombaları ile yine Müslüman’ı  Müslüman’a  kırdırarak Müslümanları ülkeleri bombalayarak çözmektedir. Batı Haçlı seferlerindeki gibi artık papazları ile değil kendi diktatörlerin gücü ile ekonomileri ile  teknolojileri ile bombalamaktadır.

                Müslüman ülkeleri ne yapıyor kendilerini yok edenlere lanetler okuyor. Allahtan onların belalarını vermesini istiyor. Ama sefil yaşamlarına devam ediyor. Kendi gibi Müslüman olmayanları kendi gibi  olmayanları yok ederek hayatta kalmaya çalışırken Batı ülkeleri muhalif olanları karşı tarafı tutmaya onu desteklemeye başlıyor. Dışlanan mezhepler dışlanan halklar kendi ülkelerinden değil başka ülkelerden yardım bekliyor ve bu yardımı da Batıdan kolayca alıyor.                      

                Böylece İslamiyet’in aydınlanma felsefesi yerine Arapların kendi gelenekleriyle ürettiği tümüyle şekle dayanan islamiyeti yaşatmaları için diğer halklara gruplara baskı kurmaya çalışılıyor.

                Oysa İslamiyet bu orta doğuya neden gelmişti. Yine Ortadoğu’nun birbirini yiyen çadır bedevilerine medeniyetle tanıştırmak için gelmişti. Hz Ali‘nin bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyerek bilime ve bilgiye ne yakın ve aç olduğunu gösterir. Ama bu günkü İslamiyet’in geldiği nokta  islamiyeti ilerlemek için kendi insanını köle yapmak (İşid in kadın köle pazarları kurması)  kendinden olmayanları kendine benzemeye çalışırken kendine karşı olanları öldürmek için kullanmaktadır. Batıda gelip senden olmayanı destekleyerek islamiyeti sürekli savaşan insan öldüren bir medeniyet olarak dünyaya sunmakta ve buradaki savaşı kendi halkına kamuoyuna kendi iktidarını desteklemesine halklarına neden savaştığını anlatmasına destek olmaktadır.

             Müslümanlar önce birlikte ve beraber yaşamayı öğrenmelidir. Diktatörlerin yeni iç düşman yaratmalarına izin verilmemelidir.                                                                                                     

Başka halkların sizi kurtarmasını beklerseniz sizin sofranızın baş köşesine oturup size hizmet ederken ülkenizin bir başkası bölüştürür. Oysa kendi ülkenizi kendi halkınız arasında birlikte beraber üretirseniz beraber yükselirsiniz. Ülkeniz bölüşerek halkınızla beraber küçülürsünüz.  Arap Aydınları kendi ülkenizi kurtaracak bir lider aramayın. Oturup Petrolün paralarını yiyecek yer arayacağınıza halkınıza hizmet edin.

          Afrika da ki İslam ülkelerinin Diktatörlerinin devrildiği gibi, Ortadoğu da ki  şeyh diktatörleri İslam ülkelerinin kendi devirmelidir. Avrupa Suriye ye gelince her şey durdu. Batı bu kadarına izin verdi. Zaten Saddam ve en Esad’ın ülkesinde kontrollü savaş devam etmektedir.  Arap milliyetçiliğini Afrika İslam ülkeleri yaparken  Arap yarımadasındaki İslam ülkeleri Şeyhlerin yuksek kulelerindeki  şatoları hala dimdik ayakta ama Mezopotamya hala (insan kanı  ile)kanlı sularla topraklarını sulamaktadır. İslam aydınları kendi yarattığımız kan gölüne dönen Ortadoğu coğrafyasından utanmalıdır. Bunun çözümü kendi içinizde islamiyeti yeniden insana hizmet eden bilime bilgiye açık dünyayı ileri medeniyetler seviyesine çıkarmalıdır. İslamiyet’in ilk evrelerinde ilim Çin de de olsa onu al diyen anlayışa  dolayısıyla gelişime ve değişime açık olmalıdır.   

                Hz Muhammed dönemindeki İslamiyet, Osmanlı’daki İslamiyet, Suudi Arabistandaki İslamiyet hepsi belli aşamaların bir ürünüdür. Belli bir birikimin belli dönemlerin ekonomiye hizmet eden anlayışın bir ürünüdür. Sizin islamiyetiniz eğer kan ve göz yaşı ve toplumuna sürekli savaş üretiyorsa orda bir yanlışlık vardır. İslamiyet gittiği yere kendi medeniyetini götürdü oraların gelişmesini sağladı. Eğer sizin İslamiyet’iniz gelişme ilerleme yaratmıyorsa İslama hizmet etmek yerine İslam’ın düşmanlarına hizmet etmiş olursunuz. İslamiyet gelişmesini durdurduğu ekonomisi zayıfladığı zaman geriler , gerileme onun yok olması demektir.

                Her savaş  büyüme dolayısıyla ilerleme sağlamaz. Yok olarak kazanım olmaz Artık savaş kılıçlarla toprak kazanımı ile değil ekonomik üretim ile teknoloji ile bilim ile bilgi ile ve yarış içinde yapılmaktadır. Müslüman dünyası her çağın gerektirdiği savaşı yapmalıdır. Kılıçlarla ülkeler fethi bitmiştir. Tüfekle dünyayı bölüştürme devri  uçakların semalarda uçması ile yüzyıl önce sona erdi. Artık Uzay savaşları başlamıştır.

 İslam dünyası kendi uyanışını kendi ışığını kendi yakalamalıdır.                                        

İbrahim CAN  —Nisan 2017

Tüm  savaşları lanetliyoruz

 

hakkında admin

Ayrıca Kontrol Edin

Ulukaya ve Yörecik(zengök) Murat nehri manzaraları

Murat nehridiyadinden doğup Muş iline kadar süzülerek gelen murat nehri muşun 1600 rakımı üstünde iki …

Bir yorum

  1. Çok güzel bir söz ”Sizin islamiyetiniz eğer toplumuna sürekli kan, gözyaşı ve savaş üretiyorsa, gelişme ve ilerleme kaydedemiyorsa orada bir yanlışlık var demektir!”

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

error: Content is protected !!